23 Mayıs 2015 Cumartesi

İmdaaaat!



       Bugünlerde kafanız karışık mı? Ben de bir hayli tuhaflık var. Havaların dengesiz olmasından dolayı mı acaba? Bir sıcak bir soğuk ne olduğunu hala anlayamadım. Bünyeler karıştı, zarar ziyan söz konusu. Yönümü bulamıyorum a dostlar. Geleceğine tam olarak yön verebilen var mı? Ah bu ben! Biri tutup sarssa dese ki "Hey.. Milena kendine gel şunu yapmalısın ya da böyle yapsan daha iyi olur." Biri bana yardım etsiiiiiinnnn. İmdaaaaaattttt!!


      Bence böyle anlarda kafa kafaya verebilecek beyin fırtınası yapabilecek birkaç kişiye ihtiyaç var. 





Tek bir Nazım.



Benim sevdasında bencil
ama yüreğinde sağlam sevdiğim
Aklıma gelişini seveyim
Ne güzel darma duman ediyorsun beni.

Diyor Nazım Hikmet. Ne de güzel diyor değil mi? Ah şu Nazım güzel adam, sevdası büyük adam. Aşktan asla vazgeçemeyen adam. Bu aşk kimi zaman bir kadına kimi zaman da vatanına duyduğu aşk. Her aşık insan bir Nazım şiirini kendine ithaf eder ya da hemen hemen her çiftin bir şiiri vardır ona ait olan. Birilerinin sesini duyar gibiyim. Ne sende mi? Bir dizide bir replik vardı:"Cebinde Nazım'ın şiirlerini taşıyan adam kötü olur mu hiç?' bence de olmaz. Aşk diyoruz inansakta inanmasakta onun varlığına illa ki yaşanır. Belki yaşadıktan sonra inancın kaybolur belki de sıkı sıkı bağlanırsın. Hayatın umarsız düzeninde ipliklerin pamuk kıvamındaysa eğer aşk seni esir almış demektir dostum. Haydi geçmiş ola..

21 Mayıs 2015 Perşembe

özlem derin.



Bu ne şimdi gece gece? Hep mi özlenir böyle?

Yok Yok Sevemezsin


Bu yazıyı dün gece twitterda dolanırken gördüm. Arka fonda da Halil Sezai çalıyordu, işkenceyi tahmin edebiliyorsunuz sanırım. Allah'ım ne kadar doğru bir cümle. Sen kimsin ki (buradaki sitem onu sevmeye kalkana) benden çok seveceksin sevgiliyi. Hayır bana bir açıkla bunu. Yok mu? Hani nerdesiniz? Bir kişi bile mi yok açıklayacak? Sevdik değil mi canımız çıkarcasına içimizi yaka yaka?.. İnandık, kandık oh ne ala seviliyoruz sandık. Kim bilebilirdi ki bir sabah uyandığında kalbin batmaya başlayacak, elin telefona gidecek ama "aa o yok ki artık" deyip geri bırakacağını.
Selam okuyucu naber? Valla biz böyle yarım kaldık ya sen?..

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Yeşilçamı anımsatan yer..






Yeşilçam...
Herkesin kendine göre izlerken zevk aldığı ve hislerine tercüman olan bir yeşilçam filmi vardır. İzlerken kimi zaman gözler dolar, kimi zaman neşeyle kahkahalar duyulur. Bugün öyle bir yer keşfettim ki her yerde bu hatıraların izi vardı. duvarlarda Türk sinemasının yakışıklı jönleri Ediz Hun, Tarık Akan ve güzel mi güzel kraliçeleri Türkan Şoray, Filiz Akın ve daha nicesinin fotoğrafları var. Geçmişe yolculuğa çıkmış gibi bir his kaplıyor insanın içini. Hele bir de girişteki iki sandalye ve bir aynalı masa... Önünde fotoğraf çekmemek elde değil. Hababam Sınıfı'ndan birçok kare var aynanın üstünde.
Hababam Sınıfı üzerine o kadar çok şey yazılabilir ki... Bir film düşünün müziği yavaş çalarken içler acıtıyor fakat ne haldir ki hızlanınca neşe saçıyor. Ton Ton Hafize Ananın,"çocuklarım" deyip öğrencilerini öyle sevdiği Mahmut Hocanın, yakışıklı Ferit'in, kurnaz Güdük Necmi'nin ve her defasında onun oyununa gelen İnek Şaban'ın yerini kim tutabilir şu zamanda? Neyse konuyu çok dağıttım sanırım.
Sonuç olarak metrobüsten Şirinevler durağında indikten sonra Vista-de Cafe&Restaurant adlı mekana gidip bir çay içmelisiniz. Bence bu fotoğrafları görmek için bile gidilebilir. Hadi yeşilçam yolculuğuna...

19 Mayıs 2015 Salı

Yeni Dünya


Baharı göremeden yaz geldi. Halbuki birçok insan gibi ben de yazın o yapış yapış sıcaklığındansa baharın sabah serinliğini, gün içindeki mis gibi çiçek kokularını  ve akşam olunca üzerime hırka almanın hazzını yaşamayı tercih edenlerdenim. Ne yazık ki bu tatlardan uzak kaldık bu bahar ama olsun. Bizim içimize bahar gelsin yetmez mi? Her ne kadar zorlananlar varsa da biraz sıkın dişinizi. Her karanlığın ucunda bir aydınlık mutlaka olacaktır.